KORKU DİN VE SANATIN BAĞI
KORKU DİN VE SANATIN BAĞI
İnsanlık baştan beri yaşamını kendinin tabu olarak adlandırdığı çok sayıda yasağa göre sürdürmüştür, insan yasaklarla kendisinin elini kolunu bağladığı düşünülebilir, ancak bu yasaklar onu hayvan aleminden ayıran hüviyeti niteliğindedir, insan ile hayvan arasındaki fark fiziki ve akli değildir, manevidir, fark, kadere inanmak, din, ahlak ve şuurdan ortaya çıkmaktadır, insanın bazı şeyleri, mukaddes, yüce, helal, sevap bazı şeyleri ise pis, lanetli, haram ve günah olarak ilan etmiş olması manevi tutumdur, Cezayirli felsefeci Albert Camus hayvan ile insan arasındaki manevi farkı şöyle ifade etmiştir; “Hayvan kadere isyan etmez, insan ise; ölçüsüz asi bir hayvandır”[Albert Camus, Başkaldıran İnsan, Can Yayınları, 25.Baskı]
Manevi korku açıklanamayan şeylerin bir sonucudur, insanın temel hissi korkudur, korku tarihi merak, hayret, hayranlık, hakimiyet sağlayamamak ve memnuniyetsizliklerle doludur, insan tabiat içinde büyümüş olmasına rağmen kendisini daima bir yabancı, tabiatı ise düşman olarak görmüştür, yüzünü gökler çevirmiş, hayranlık içindeki bakışları ile çareyi göklerde aramış, korkularını, kabuslarını, iç dürtülerini, memnuniyetsizliğini, sıkıntısını, saadetini ve hayallerini din ile ifade etmiş ve cevap aramıştır. Tarihte dinsiz hiçbir insan toplumuna rastlanmamıştır. Fransız Filozof, Henri Bergson Tarihte dinsiz bir toplumun olmadığını şöyle anlatıyor; Bilimi, sanatı, felsefesi olmayan insan toplumları geçmişte vardı, bugün de vardır. Ama hiçbir zaman dinsiz bir toplum olmamıştır. Bilim istediği kadar bu yanlıştır desin ve muhakeme istediği kadar bu saçmadır desin, insanlık ona gene de daha fazla sarılmaktadır. [Henri Bergson, Ahlak ve Dinin İki Kaynağı, Batı Yayınları, üçüncü baskı S.87]
İnsan iç dürtüleri, kozmik korkuları, manevi korkuları, yabancılığının sebebi, nereden geldiği ya da nereye gideceği, iyi, kötü, menfaat ve vicdan arasında gerilmiş bu gerilme hiç bitmemiştir, hep bir kurtuluş aramıştır, din, sanat, ahlak, felsefe, dram, muamma ve sır onun kültürünün kimliğini oluşturmuş, bu ezeli, manevi ve kozmik temel korku hissi, onun kaderinin, dramının bir parçasıdır ve bunlar varlığın sır ve muammalarıyla ilgilidir, tabiata karşı daima tavır içinde olan insan nerede zuhur etmişse orada din ve sanat beraber zuhur etmiştir, tüm araştırmalar her yerde insan, din ve sanat beraber tespit etmiştir, sanat dinin çocuğudur. Sanatın kaynağı dindir [Fransız Ressam, Yves Klein] göre “sanat deruni meylin tecellisidir” sanat güzeli ortaya getirmek değildir, güzel ya da çirkin olsun onun amacı her halükarda hakikati yansıtmaktır, neresinde bakılırsa bakılsın insanın bu dünya karşı tavrını ve insanın bu dünyadaki dramını yansıtır, Fransız ressam ve heykeltıraş, Jean Dubuffet, ”sanat nahoş, faydasız, anti sosyal ve tehlikelidir, böyle değilse yalandır ve mankendir” diyor, insanın başka bir dünya hasreti olmasaydı, sanata gerek kalmazdı, zaten sanat olmazdı. İlk sanat insanın kum üzerine çizdiği gölgesinin resmi ile başlamıştır. İtalyan ressam ve filozof Leonardo Da Vinci, tarihteki ilk resim için, sanat üzerine düşünceler başlıklı yazısında şunları yazmıştır. “Resim en değerli duyularla ortaya çıkar ve doğanın bile ortaya çıkaramadığı sonsuzluğu resim ortaya çıkarır ve devamla şöyle diyor, İlk resim, bir adamın kum üzerine düşen gölgesinin etrafını çevrelediği çizgi ile yapılmıştır.” [Leonardo Da Vinci, Sanat ve Yaşam Üzerine Düşünceler, Maya Kitap. 1. Baskı. S.57]
İnsandan başka hiçbir canlı resim yapmamıştır, resim onun iç hayatının, inanışının, arayışının ve hayallerinin yansımasıdır, resim yapmak teknik değil manevi bir fiildir. Örneğin Beethoven en değerli eserlerini tamamen sağır olduğu dönemde vermiştir, şarkılar içinde inançla sanatı birlikte barındırır. Nasıl ki ilim tabiat hakkında bilgi ise Şiir’de insanın iç dünyası hakkındaki bilgidir, ilk heykel bir puttur ancak kült hakikatinin bir belgesidir, sanat her fiili ile dinin içinde doğduğunu ispatlamaktadır.
İnsanın hayatında her zaman var olan yasakların, dinin, ahlaki kurallarla elini kolunu niçin bağladığını ve inançların nedenini bilim ya da başka bir yapı hiçbir zaman izah edememiştir. İlk insanlar kendi dışındaki şeylere hayat ve şahsiyet vermek istemiş, onları kendinden bir parça yapmaya ve bilinmeyen olmaktan çıkarmaya, korku hissini yenmeye çalışmış, modern çağ insanı ise kendi dışında her şeyi cansız olarak görmek istemektedir, kendi dışındakilerin cansız olduğuna inandığı takdirde, onlardan korkmasına gerek kalmayacağını düşünmektedir, insanın kozmik ve tabiatüstü şeyler hakkındaki kâbusu devam etmektedir.
Yasaklar, dini inançlar, sanat, dram, insanın tarif edilemezliği, isyankarlığı, akıl dışılığı, ahlaki kanunları ile elini kolunu bağlaması onun iç hayatı ile ilgilidir onun iç hayatı tabiat dışıdır ve insanın bilgisi dışındadır,
Alman asıllı İsviçreli felsefeci, Friedrich Nietzsche’nin tarif ettiği ve önerdiği üstinsan/üstün insanın korkuları olmaz, çünkü üstün insanın iç dünyası yoktur, ancak çok mükemmel üstün bir zekaya sahiptir, zekâ ise tabiata aittir bedenin bir parçasıdır, üstün insan ise tamamen tabiidir, Nietzsche’nin üstün insanında ahlak bulunmaz çünkü ahlak tabiat dışıdır, Nietzsche ahlakı, hümanizmayı, kültürü ve dini tamamen reddederek sadece tabiatın ve biyolojinin kanunlarının uygulanmasını ateşli olarak savunmuştur, Nietzsche aynı eserinde sevginin ve bağışlamanın reddedilerek yerine zulüm ve nefretin uygulanmasını önermektedir, üstün insana din ve sanat gerekmez onun her şeyi basit, açıklanabilir ve mantıkidir ve tabiatın sınırları içindedir, Nietzsche üstinsanın tarifi ve her şeyi, Darwin’in bedensel tekâmül teorisine tam uygundur. Nietzsche merhamete vicdana bağışlamaya karşı durulmasını, iç hayatın zayıflara mahsusu olduğunu zayıfları sıkıştırın cesetlerine basarak yukarı doğru tırmanın diyor. Friedrich Nietzsche’nin üstinsan/üstün insan için ortaya koyduğu vizyonu ile ilgili önerdiklerin bazıları şöyle;
*Ahlak zayıfların dünyadaki menfaatlerini sağlamlaştırmak, üstünlük sağlamak ve güç edinme aracıdır. S.355
*Eşitlik zayıfların üstinsanı kandırmak için kullandığı bir kurnazlıktır.S.312
*Kötülük en iyi gücüdür insanın. S.314
*Ah kardeşlerim, zalim miyim ben şu hâlde? Lakin derim ki ben: Düşeni bir daha itmeli! düşen çürür: Kim tutmak ister ki onu? lakin ben itmek isterim hala! Engin derinliklere kaya yuvarlamanın keyfini bilir misiniz? Bugünkü insanlara bakın nasıl da yuvarlanmakta benim derinliklerime! daha iyi oyunların öncüsüyüm ben, ah kardeşlerim bir örneğim! sizde beni örnek alın! S.237
*insan geleceğine dair büyük tehdit kimlerden gelir? iyilerden ve adillerden değil mi? Kırın kırıp parçalayın benim adıma iyilerle adilleri! Ah kardeşlilerim bu sözümü de idrak ettiniz mi? S.241
*Bugün lakin avamların günü. Dağ inlerinde kopan rüzgarlar gibi zayıfların üzerine kasırga gibi esin. Esen o üstün insana şükürler olsun.S.321
*Ruh fakirlikten, kirlilikten ve acınası bir rahatlıktan ibaret değil midir? Fark edin üstinsanı öğretiyorum size. S.37
*Merhamet dediğin şey ne ki? Merhamet insanları sevenin mıhlandığı çarmıh değil midir? S.37
*Erdem dediğin şey ne ki yoksulluktan kirlilikten ve acısına bir rahatlıktan başka nedir ki! fark edin artık ben üstün insanı öğretiyorum size. S.37
*Manevi İnsan bir uçurumdur, hayvanla üstinsanın arasına gerilmiş uçurum üstünde bir iptir. S. 38
*Gücü arttıran şey iyidir. Zayıflıktan kaynaklanan her şey kötüdür. Zayıf ve bozuk yapılı olanlar yok olmalıdır. S.375 [Friedrich Nietzsche. Böyle Buyurdu Zerdüşt. Say Yayınları, 9.Baskı,2019]
İnsanın bedeni dünyaya ruhu ahirete aittir, insan bedeni tabiattın, ruhu ile semanın dır, insan akılla izah edilemez bir varlıktır, sanat ise insanın kaybettiği ahireti arayan hasretini resmettiği penceredir, insanın korkusu sadece manevidir ve sonsuzdur. Friedrich Nietzsche’nin tarif ettiği ve böyle olun, adına “üstün insan” dediği üstün zekaya sahip tam bir hayvandır. iç dünyası yoktur sadece bedeni vardır. Yeni bir yazıda buluşmak üzere, sağlıklı, sevgi ve muhabbetle kalın. Rıza Çubuk.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.